23 Nisan 2014 Çarşamba

Öveçler Vadisi / Dikmen

Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin Dikmen'de yapımı devam eden Öveçler Vadisi Rekreasyon Alanı, Çetin Emeç Bulvarından başlayarak Sokullu son durağına kadar uzanacaktır.

Daha önce yapılmış olan Dikmen Vadisi'ne ikizi olarak inşa edilen Öveçler Vadisi, Dikmen Vadisinden daha kapsamlı bir şekilde yapımı devam etmektedir.

Öveçler Vadisi 182 Bin metrekarelik alan üzerine yapılıyor. Alan içinde 2 Bin 800 kişilik semt stadyumuda bulunan, 3 Tenis kortu, 5 Basketbol sahası ve bir de Halısaha bulunmaktadır. Ayrıca Öveçler Vadisinde 2 ana giriş 5'te yan giriş bulunmaktadır. www.ankarahaber.com

Öveçler Vadisi bulunduğu alana eski viranelik yerine aksine daha çok ziyaretçiye ev sahipliği yapıcak yeşil alana sahip.Vadi üzerinde bulunan bir çok apartman sakinleri içinde büyük önem arz ediyor.

5 Nisan 2014 Cumartesi

Su

Su bir gereklilik bir mecburiyettir.

Su olmadan bir hayatın devam etmesi düşünülemez.

Su bir açlıktır.

Dünyanın var oluşundan beri su her şeyin yaşam kaynağıdır. Hele olmazsa olmaz canlıların suya duyduğu ihtiyaç hiç bitmemiştir. Biticek gibide değildir.

Su bir dengedir.

Su hayattır. Bu bağlamda insan vücudunun %70'i sudan oluşur. Bedenimizin gerekli olan sıcaklığı koruması vücudumuzda bulunan suya bağlıdır.

Kitap


Kitap, yazının icadından beri süregelen bir oluşum içerisindedir. Önceleri kil tabletlere ardından derilere ardındansa kağıdın icadıyla daha derli toplu saklanabilir bir hale gelmiştir. Bir çok imparatorluk kitaplardan aktarılan bilgi sayesinde yine kitaplar sayesinde aydınlanmayı gerçekleştirerek yıkılmıştır.

Kitap,bilme arzusuyla bağlantılıdır. Bilmek isteği kitaplar olmadan zor giderilebilir. Ufkumuzu açan, gitmesek bile bir çok yeri kitaplar sayesinde öğrenme imkanını bize sunar.

Ne demişti yazar: 'Kitap okumayan bir insan sadece bir kişi olarak ölürken, kitap okuyan bir insan birçok kişi olarak ölür.'

Gerçektende öyle değil midir? Okuduğun kitapta kendinden parça bulursun ve ona bürünürsün başka biri olursun eline aldığın kitabın sayfalarında dolaşırken.

Kitap bir keyif aracıdır. Tekli koltuğuna oturup yanına kahveni ya da çayını aldığın zaman keyfine diyecek yoktur.

Zaman


Zamandır her şeyin ilacı.

Bir meyvenin olgunlaşabilmesi için, bir insanın bebeklikten yetişkinliğe varabilmesi için zamana ihtiyacı vardır. Bir ağacın büyüyüp meyve verebilmesi için zamana ihtiyacı vardır. Zaman olmadan hiç bir şeyin olmayacağı gibi her zaman buna ihtiyacımız vardir. Öyle bir kavram ki anlaşılması çok basit gibi görünmekle birlikte karmaşıktır.

Sessiz bir ortamda saatin tıkırtısını dinleyerek zamanın nasıl durdurak bilmeden akıp gittiğini anlayabilir. Kalbimizin atışındaki ritminden anlayabiliriz. Bizim yapmamız gereken bu akıp giden zaman içinde ne kadar neyi anlamdırabildiğimizdir. Zaman dediğimiz kavramı içi boş bir kap olarak düşünürsek. Bunun içini neyle doldurduğumuz önemlidir.

Zamanın bazen yavaş bazende hızlı geçtiğini düşünürüz. Bu aslında yaptığımız şeylerle alakalıdır. Yoksa hızlı veya yavaş geçmez. Zaman bize bağlı olmadan kendi özgürlüğü içinde akıp gider. Zamanın hızı hiç değişmeden aynı seyirde izler. Bizim algımızın değişimi bunu etkiler. Yaptığımız bir şeyden haz alıyorsak, keyif
duyuyorsak, bizi mutlu ediyorsa zamanın hızlı geçtiğini düşünürüz. Yavaş geçmesiyse bu kavramların tam tersi yapıdadır.

Yağmur


Yağmur doğanın sessizliğinin arkasından gelir. Doğa saygısını öyle bir sunar ki. Her yer sessizliğe gömülür ve ardından beklenen olur 'Yağmur'. Hava öyle bir hal alır ki o kasvet her yere çöker. Bazen ayırtedemez oluruz gece mi gündüz mü diye.

Çocukluğumdan hatırlarım yağmur yağdığı zamanlar pencere boyuna geçip cama düşen yağmur tanelerine bakardım ardından toprağa tekrar tekrar aklıma düşer her yağmur yağdığında. Bahçemizde toprak alan çoktu. Yağmurdan önce toprak gri tonlarında çatlaklar oluşurdu. Yağmur yağmaya başladığı zaman toprak artık griyi terkedip koyu kahverengi olurdu. Hele bir de ilk yağmur damlaları toprağa düştüğü zaman, havaya yayılan toprak kokusu tarif edilemez bir mutluluktu.

Elele gezen sevgilileri ıslatmazmıydı yağmur? Sırılsıklam etmez miydi insanları? Korunacak yeri olmayan insanlara dert getirmez miydi?

Yağmur olmadan bir hayat belirtisi düşünülemez.

Yağmur, doğayı mutlu eden bir sevgili gibidir. Birbirlerine kavuştukları zaman kendi güzelliklerini bizlere sergilemek için renk cümbüşü içinde göz zevkimizi doyurur.

Yağmur adına neler yapılmadı ki ? Şiirler yazıldı, şarkılar bestelendi, ağıtlar yakıldı, türküler söylendi.

Camdan seyrettik seni. Cama düşen yağmur tanelerinden izledik. Yavaş yavaş toprağa kavuşma arzunla titrek titrek süzülüşünü gördük.

Aşk


Sevgiliye verilen kırmızı bir gül. Aşkı en güzel duygu ile ifade etmez mi?

Aşk bir bağlanma halidir. Aşk bir deliliktir. İmkansızı imkanlı hale getirme çabasıdır.

Aşk için neler yapmadık ki. Güldük, ağladık, sevindik, üzüldük, yağmurlarda sırılsıklam olduk. Kimsenin göze alamayacağı durumları aşk için gözümüzü kırpmadan yaptık. Aşk bir yakaladımı bizi, ondan ne kaçmak ne de kurtulmak mümkündür. Sarmaşık gibi her bir yanımızı her bir dokumuzu sarmaktadır. Ne onunla yapılabilir ne de onsuz durulabilir. Belki de buna en güzel tasvir'i Özdemir Asaf yapmıştır:
      
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür;
Sen hem bir hastalık, hemde sağlık gibisin.